Travma Duyarlı Lider Olmak

Geçen haftalarda önce bireysel düzeyde “Travma Duyarlı Yaklaşım”ı, ardından “Travma Duyarlı Kurum Kültürü”nü tartıştık. Şimdi geldik üçüncü ve katmana: Liderlik.

Ekonomik krizler, toplumsal kutuplaşmalar, mobbing, taciz, şiddet, şu an sosyal medyada gittikçe artan ifşalar… Kabul edelim ki zor bir toplum içerisinde hayatta kalmaya çalışıyoruz.. Birazcık daha şanslı olanlarımız sağlıklı kalmaya çalışıyor.. Hepimiz bir şekilde bu görünmez yükleri omuzlarımızda taşıyoruz.

Ve bu yükler kurumlara taşındığında veya halihazırda kurum içerisinde de oluşmaya başladığında bu yükleri büyüten de onaran da liderler oluyor. Bu yüzden özellikle son dönemlerde “kapsayıcı lider”, “vizyoner lider” tanımları ile söz ettiğimiz şey, insanların kendilerini gerçekten güvende, değerli ve duyulmuş hissettikleri bir alan yaratmak.

  • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre çalışanların %40’a yakını kariyerleri boyunca en az bir kez mobbinge maruz kalıyor.
  • 24 ülkede 70.000’den fazla kişiyle yapılan Dünya Sağlık Örgütü çalışması, katılımcıların %70’inin hayatlarında en az bir travmatik olay yaşadığını ortaya koyuyor.
  • Özel sektörde çalışanların mobil çağrılar üzerinden psikolojik tacize uğrama oranı %81 olarak rapor edilmiştir. (Kaynak)

Yani sevgili lider, sen farkında olsan da olmasan da, ekibinde her gün travma geçmişi olan insanlarla çalışıyorsun.

Travma Duyarlı Liderliğin Dört Temel İlkesi

Travma duyarlı liderlik, empatiyle ya da sadece “seni anlıyorum” demekle sınırlı değildir. “Seni duyuyorum, yanında duruyorum ve bu ortamda güvendesin” demektir. Travma sadece bireyin değil, kurumların da hafızasında yaşar.Liderler travma bilgili olmadığında çalışanlar kendilerini değersiz hissediyor ve bağlılık hızla düşüyor. Sessiz çöküş tam da burada başlıyor. Travmalar görmezden gelindiğinde insanlar sessizleşiyor, yenilikçi fikirler azalıyor, bağlılık yok oluyor. Travma duyarlı liderlik disiplini gevşetmez, aksine bağlamı görerek sorumluluğu güçlendirir. Bu da yüksek devir oranı ve kaybolan kurumsal hafıza demek. Edgar Schein’in örgütsel kültür modelinde, kurumun görünmez katmanı olan “varsayımlar” bozulmaya başlıyor. “Burada kimse beni anlamaz” düşüncesi yaygınlaştığında, kültürün temeli sessizce eriyor. İş zaten bu yüzden yürümüyor.

 

1. Güvenlik ve Güven Ortamı Yaratmak

Travma duyarlı liderler, fiziksel, duygusal ve psikolojik açıdan güvenli bir ortam yaratmayı önceliklendirir. Bunun için net sınırlar koymak, şeffaflıkla hareket etmek ve verdikleri sözleri yerine getirmek gerekir. Çalışanlar güvende olduklarını ve liderlerine güvenebildiklerini hissettiklerinde, daha adil bir şekilde katılım gösterir ve tüm potansiyelleriyle katkı sunarlar. Bunu “İş Yerinde Güvende Hissetmek” yazımda daha detaylı anlatmıştım.

2. Sesleri Yükseltmek

Travma duyarlı liderler, ekip üyelerine özerklik tanımanın ve onların sesini duyurmanın gücünü bilir. Bunu bilmeyen de lider olmasın bi zahmet. Bu yüzden açık diyaloğu teşvik eder, farklı bakış açılarını doğrular ve çalışanları karar süreçlerine dahil ederler. Bu yaklaşım, aidiyet ve takdir duygusunu pekiştirir, aynı zamanda çalışanların kurumsal misyona bağlılığını güçlendirir.

3. Kasıtlı Farkındalık ve Kapsayıcılık

Her birimiz geçmişimiz ve deneyimlerimizle şekilleniriz. Travma duyarlı liderler, kültürel alçakgönüllülüğü benimseyerek ekip üyelerinin farklı deneyimlerini kabul eder ve doğrular. Bu yaklaşım, kapsayıcı bir ortamın oluşmasını sağlar; herkesin değerli hissedildiği bir kültür yaratır. Bunu de kendini büyüten bir kültür olarak tanımlıyorum.

4. Gelişim Odaklı ve Dayanıklı Olmak

Travma duyarlı liderlik, güçlü yönleri kutlayarak öz farkındalığın önemini teşvik ederek ve kişisel gelişimi destekleyerek dayanıklılığı güçlendirir. Liderler aslında sosyal öğrenme ile rol model olduklarının farkındadır. Sağlıklı baş etme yöntemleri sergileyerek ve kendi iyilik hallerine öncelik vererek tüm kurum kültürüne örnek olurlar.

Her kurumun bir travma duyarlı lideri olmasın mı ya?